top of page

Faroe Adaları - Kópakonan Efsanesi

Güncelleme tarihi: 18 Şub 2023

Faroe Adaları Norveç ve İzlanda arasında, Atlantik Okyanusu'nun en bakir yerleşim yerlerinden biri. Dünya'dan uzak bu ülkenin kendine özgü, birbirinden ilginç hikayeleri var. Bunlardan biri de anlamı “Fok Kadın” olan Kópakonan Efsanesi Faroe Adaları’nın en iyi bilenen efsanelerinden biri.



Eski inanışa göre foklar denizde ölümü kendi istekleri doğrultuda arayıp bulmuş insanlardı. Yılda bir kere, 13.cü gecede, karaya çıkmalarına izin veriliyor onlar da derilerini çıkarıp tekrar insan olup dans edip eğleniyorlardı.


Kalsoy’un kuzeydeki adasındaki Mikladalur köyünden genç bir çiftçi bu inanışın doğru olup olmadığının merakı içinde 13.cü gecede sahilde gizlenip beklemeye başladı. Kalabalık bir fok sürüsünün sahile doğru yüzdüğünü gördü. Foklar sahile çıkıp, çıkarttıkları pul pul derilerini dikkatli bir şekilde kayaların üzerine koydular. Derilerini çıkarmış foklar birer insan gibi gözüküyorlardı. Genç delikanlının gözüne çok güzel bir kız çarptı, kız da derisini çıkarıp delikanlının saklandığı yerin yakınında bir kayaya sermişti. Kıza göz koyan delikanlı dans başladığında saklandığı yerden çıkıp kızın derisini çaldı.




Dans ve eğlence bütün gece devam etti.

Gün ağarmaya başlayınca fok-insanlar sahile koşup derilerini giyip denize dönmeye başladılar. Güzel kız derisini aradı durdu ama bulamadı. Oysa kokusu hala havada duyuluyordu. Birden karşısına delikanlı çıktı, elinde kızın derisi vardı ama kız ne dediyse geri vermedi. Denize arkadaşlarının ve sevdiklerinin arasına dönemeyen çaresiz kız mecburen delikanlı ile çiftliğe gitmek zorunda kaldı.


Delikanlı ile fok-kız evlendiler. Birçok çocukları oldu.


Adam fok-kadının elinden kaçıp denize döneceğinden korktuğu için yıllar boyunca çaldığı deriyi bir sandıkta kilitli tuttu. Anahtarını da devamlı üstünde, kemerine bağladığı bir zincirin ucunda taşıyordu.


Bir gün arkadaşları ile balık tutmaya gittiğinde anahtarı evde bıraktığını birden hatırladı. Arkadaşlarına “bugün karımı kaybedeceğim” diyerek üzüntülü bir şekilde hikayeyi anlattı. Hikayeyi duyan ve karısını kaybetmesini istemeyen arkadaşları çabucak denizden bütün ağlarını çektiler ve hızla karaya kürek çektiler. Ancak çiftliğe vardıklarında çocukları


kendi başlarına buldular, anneleri gitmişti. Adam etrafa bakındı, ateş söndürülmüştü, bıçaklar çocuklar erişemesin diye çekmeceye kaldırılmıştı. Karısının dönmemek üzere gittiğini anladı.


Fok-kadın sahile varır varmaz hemen derisini giyip denize atlamıştı. Fok olduğu zamanda onu çok seven ve yıllar boyunca dönmesini bekleyen erkek fok hemen denizde yanında belirdi. Mikladurlu adamdan olan çocukları sahile gelip annelerine seslendiğinde denizde bir fok kafası belirir ve sahile bakardı. Adalılar bunun hep çocukların annesi olduğunu düşündü. Ve yıllar geçti…


Bir gün köydeki adamlar uzak sahildeki mağaralara gidip orada yaşayan fokları avlamaya karar verdiler. Ava çıkmadan önceki gece Mikladurlu adama rüyasında fok-karısı göründü ve dedi ki: “Eğer ava gidersen mağaranın girişindeki erkek foku sakın öldürme çünkü o benim kocam. Mağaranın derinliklerindeki iki bebek fok da oğullarım, onları koru.” Çocuklarının derilerini öyle ince ayrıntısına kadar tarif etti ki adam kolayca onları tanıyabilsin. Ancak Mikladurlu adam rüyasında gelen mesajı hiç kale almadı ve avda diğerlerine katıldı. Ne kadar fok varsa hepsini öldürdüler. Köye dönüp avı bölüştürdüklerinde adamın hakkına büyük bir fok ve iki bebek fokun ön ve arka yüzgeçleri düştü.


Akşam büyük fok kafası ve bebek fok yüzgeçleri pişirilmiş masaya konmuşken birden büyük bir gürültü koptu. Fok-kadın sislerin arasından gözüktü, korkunç bir trol olarak geri gelmişti. Masanın üstündeki yemeği kokladı ve bağırarak laneti okudu: “Burada kocamın başı ve çocuklarım Hárek’in eli ile Fredrik ayağı var! Şimdi intikam zamanı! Mikladurlu erkeklerden intikam alınacak! Bazıları denizde ölecek, bazıları kayalıklardan düşecek! Kalsoy adasının etrafında el ele tutuşmuş kadar çok adam oluncaya kadar Mikladurlu erkekler ölecek!””



Fok-kadın-trol bu sözleri söyledikten sonra geldiği gibi korkunç bir gürültü ile kayboldu ve bir daha görülmedi… Hala bugün adada birisi denizde veya kayalıklardan düşerek ölse Kalsoy adasını çevirecek kadar adamın henüz ölmediğinden korkulur.


Fok-kadın’ın anısına Ağustos 2014’te Mikladur’da heykel dikildi. 13 metrelik dalgalara dayanıklı olarak inşa edilen heykelin üstünden 2015’in başlarında 11.5 metrelik dalga geçti, heykel hala sapasağlam…



360 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page