top of page

İstanbul'da Vikingler'in İşi Neydi?

Vikingler hakkında en ilgi çekici gerçeklerden biri de bir dönem yollarının İstanbul'a düşmüş olması gerek. Yaklaşık 500 sene boyunca dönemin "İhtişamlı Şehri" Konstantinopolis'te yerleşik olan Vikingler'in yolu bakalım buraya neden düşmüş, şehirde neler yapmışlar ve şehrin tarihine nasıl katkılarda bulunmuşlar?

Konstantinopolis'e gelen Vikingler

793 ile 1066 yılları arasında tarih sahnesinde kendilerinden bolca söz ettiren Vikingler'in yolu bir zamanlar günümüz İstanbul'una da düşmüştü. Yağmacı bir topluluk olan Vikingler Doğu Avrupa nehirleri aracılığıyla döneminin en zengin şehirlerinden olan Konstantinopolis'e gelip burada her zamanki gibi yağmacılık yapmak istemişlerdi. Konstantinopolis güç ve zenginlik isteyen herkesin yolunun düştüğü, Bizans İmparatorluğu'nun başkentiydi. 717-718 yılları arasında Emeviler şehri yine bu nedenle kuşatmış ama aşırı güçlü şehir surları nedeniyle ele geçirememişlerdi. Vikingler de bu duvarları görünce şehrin ele geçirilemez olduğunu hemen anlamışlardı. Bu nedenle yağma faaliyetlerini civardaki savunmasız küçük yerleşimlere yöneltmişlerdi.

İlk Vikingler şehre yerleşiyor

Bizanslı yöneticiler kısa süre içinde kuzeyden gelen bu vahşi topluluğun Bizans ile herhangi bir ideoloji ya da dini sebebe dayanan sorunu olmadığını anladılar. Sadece altın ve yağmanın peşinde oldukları çok açıktı. 870 yılından itibaren bu güçlü-kuvvetli, zalim kişileri paralı asker olarak işe almaya karar verdiler. Ortalamanın üzerinde maaş ödeyerek korkulan düşmanlarını güçlü bir dosta çevirmeyi başardılar.


900'lerin başında Bizans deniz kuvvetlerinin önemli bir kısmını Vikingler oluşturmaya başlamıştı bile. 945 yılındaki Girit'in fethinde önemli rol oynamışlardı. Araplar ve Suriyeliler ile yapılan savaşlarda oldukça büyük başarılar elde ettiler. Bu savaşlardan sonra kendilerini ispatlayan Vikingli savaşçılar imparatorluğun en önemli birliği haline gelmeye başladı.


6.000 kişilik düzenli grup şehre varıyor

988 yılında imparatorluğa başkaldıran ve isyan çıkaran general Bardas Fokas'a karşı çaresi kalan İmparator II. Basileios dostu olan Kiev Prensi Vladimir'den yardım istemeye karar verdi. Vladimir Kiev bölgesinde yine Vikingli savaşçılar sayesinde tahta geçmişti ve ordusunda bolca Viking savaşçısı bulunuyordu. Vladimir Bizans'a 6.000 Viking savaşçısı göndermeyi kabul etmişti. Karşılığında Basileios'un kızkardeşi Anna Porphyrogenneta ile evlendi. Vladimir ayrıca Hristiyan oldu ve Kiev Rusları böylece Hristiyanlığı kabul etti.


II. Basileios'un tasviri

Vikingler kısa sürede savaş alanına ulaştılar ve karşısında korkusuz Viking ordusunu gören Bardas Fokas'a korkudan inme indi ve oracıkta hayatını kaybetti. Bu sonuçtan oldukça memnun kalan II. Basileios "Tágma tōn Varángōn" adı verilen ve "Yeminli Asker" anlamına gelen Vareg Muhafızları Birliği'ni oluşturmaya başladı. En yakın korumalarını da yine bu muhafızlardan seçti. Ne pahasına olursa olsun imparatoru koruma yemini ettikleri için kendilerine yeminli asker, yeminli bölük deniyordu.



Vareg Muhafızları'nın savaş başarıları

Vareg Muhafızları savaşta

Genelde Konstantinopolis'in ve imparatorun savunmasından sorumlu olan muhafızlar işler yolunda gitmediğinde savaş alanlarına da gönderiliyorlardı. 1018 yılında Güney İtalya'yı kuşatan Normanlar ve Lombardlara karşı II. Basileios Varegleri cepheye gönderdi. Sonuç tam da beklenildiği gibiydi. Varegler büyük başarı elde etmişlerdi. Sicilya'yı kuşatan Araplar'a ve Trakya'yı kuşatan Bulgarlar'a karşı savaştılar ve her girdikleri savaştan galip çıkmayı başardılar. 1122 yılında Peçenekler ile yapılan Beroia Muhaberesi’nde Bizans ordusunun kaçmasına rağmen Varegler pes etmedi ve savaşı tersine çevirip Peçenekler'i mağlup ettiler. 1071 yılında Selçuklular'a karşı yapılan Malazgirt Meydan Muharebesi'nde ise son adama kadar savaştılar. Fakat Bizans yenilgisine engel olamadılar.


Ayasofya'daki Vareg kanıtı

Varegler imparatoru değil imparatorluk makamını korurlardı. Yabancı oldukları için imparatorluk çekişmelerini umursamaz; sadece yüksek para kazandıran işlerini yapmaya devam ederlerdi. İmparatorun can güvenliği en önemli öncelikleriydi. İmparatorluk sarayını koruyup Bukoleon Sarayı'nda konaklarlardı. Şehirde önemli bir statüye sahiplerdi. Vareg Muhafızları imparatora her yerde eşlik ediyor, kiliseye giderken ona hizmet ediyor ve resepsiyonlar sırasında imparator tahtının yanında oturuyorlardı. Vareglerin Bizans kiliselerindeki varlığı, 11. yüzyılda Ayasofya'nın güney galerisindeki mermer korkuluk üzerine baltayla kazınmış 'Halfdan' ve "Are" isimli iki Vareg muhafızının runik yazısı ile kanıtlanıyor.

Ayasofya'daki Viking yazısı

Ayasofya'daki "Halfdan buradaydı" anlamına gelen runik yazısı


İş saatleri dışında Konstantinopolis'in meyhanelerinde sabaha kadar içer, eğlenirlerdi. Hatta çok içki tüketmelerinden dolayı halk arasında kendilerine "İmparatorun şarap çuvalları" lakabı uygun görülmüştü. Bu güçlü-kuvvetli, yakışıklı ve çok para kazanan elit askerler kadınların da gözdesi haline gelmişti. Çapkınlıkları, yer yer de kadınlara karşı zorbalıkları ile toplumun tepkisini de çekiyorlardı. Aşağıda bir kadını aşağılayan Vareg muhafızının kadın tarafından öldürülmesi ve diğer muhafızların da öldürülen Vareg'in eşyalarını kadına sunmasını gösteren bir resim bulunuyor.

Vareg muhafızını öldüren Bizanslı kadın

Büyük gelir elde ediyorlar

Yaptıkları görev Varegler'e çok fazla mükafat kazandırıyordu. Hem oldukça yüksek maaşla çalışıyorlardı, hem de yağmadan aslan payını yine Varegler alıyordu. Korudukları imparatorun ölmesi halinde ise imparatorluk hazinesine girip iki elleriyle taşıyabilecekleri kadar altını imparatorun son hediyesi olarak almalarına izin vardı. Bütün bu zenginlik İskandinavya'da elbette duyuldu ve Konstantinopolis'e Miklagard yani "İhtişamlı Şehir" adı verildi. Özellikle İsveç'ten binlerce Viking savaşçısının hayali Konstantinopolis'e gidip zengin olmaktı. Tarihi kayıtlar 1088 yılında 235 gemi dolusu binlerce İskandinav'ın Konstantinopolis limanına vardığını gösteriyor. Hatta zamanla İsveç'ten o kadar fazla kişi Konstantinopolis'e göç etmeye başlamıştı ki İsveç'te göç edenlerin hiçbir mirastan pay alamayacağına dair bir yasa bile çıkarılmıştı.

Meşhur Harald Hardrade Konstantinopolis'e geliyor

Harald Hardrada'nın tasviri

1032 yılında Konstantinopolis'e yolu düşen önemli bir Viking ise Harald Hardrada idi. Norveç'ten sürgün nedeniyle ayrılmak zorunda kalmıştı ve Kiev büyük knezi Yaroslav'ın sarayında kalıyordu. Yaroslav'ın kızı Elizaveta ile evlenmek istemişti ama reddedilince şehri terk edip güneye gitmeye karar vermişti. Önce Bizans’ın Kıbrıs’taki donanmasına girdi. Burada Suriye’ye karşı savaştı. Kudüs'te korsanlara karşı savaşıp 80 adet kaleyi ele geçirmişti. Daha sonra Araplara karşı savaşması için Vareg komutanı olarak Sicilya'ya gönderildi.


Bu gözüpek savaşçı kısa süre içinde bu gaddar savaşçı Vareg Muhafızları Komutanı oldu ve imparator Paflagonyalı IV. Mihail'in yakın dostu haline geldi. Komutan olarak katıldığı savaşlarda Bulgaristan'ın tamamını ele geçirdi.


İmparatoriçe Zoe

1041’de imparator ölünce yerine geçen İmparatoriçe Zoe ile anlaşamamaya başladı. Maria isimli bir prenses ile yasak aşk içindeydi. Aynı zamanda eski amiri general Maniakes tarafından zimmete para geçirmekle de suçlanmıştı. Suyu ısınan Harald tutuklandı ve cezaevine gönderildi.


Hapiste birkaç hafta geçirmişken Zoe’ye karşı yapılan bir darbe bütün şehri kasıp kavuruyordu. Harald’ın arkadaşları Harald'ın hapisten kaçmasına yardım ettiler. Arkadaşları ile birlikte Zoe’nin hazinelerini yağmaladılar ve iki gemiye doldurup kaçtılar. Bizanslılar kaçmalarına engel olmaya çalıştı. Limanı zincirlerle kapattılar ama Harald hazine ile kaçmayı başardı.


Harald Kiev’e döndüğünde elinde bulundurduğu hazine sayesinde Elizaveta ile evlenmesine izin verildi. Hem çalıştığı süre boyunca maaşını biriktirmiş, hem de yağmadan çok para kazanmıştı. Üstüne Zoe’nin büyük hazinesini çalmıştı. Norveç’e geri dönmek ve orada gücü eline geçirmek için yeterince parası vardı. Kısa süre içinde Norveç'e dönme planlarını yaptı ve bütün rakiplerini yenip Norveç kralı oldu. 1066 yılında yapılan Stamford Köprüsü Savaşı'na kadar İskandinavya'nın hemen hemen tamamını acımasız bir şekilde ele geçirmesi ile de ün kazandı.

Stamford Bridge Savaşı'na Harald'ın ordusu

Vareg Muhafızları'nın Sonu

1203 yılının Temmuz-Ağustos aylarında Konstantinopolis Dördüncü Haçlı Seferi kapsamında kuşatılmıştı. Kuşatma sırasında yaklaşık 6.000 Vareg muhafızı şehir surlarında görev yaptı ve işgalcilere karşı birçok zafer elde etti. 17 Temmuz'da, haçlılar koçbaşıyla deniz duvarının bir kısmını yok ettiğinde, onları geri püskürtmek için iyi iş çıkaranlar, baltalı Vareglerden oluşan bir birlikti.

1204 Latin İstilası

Mart-Nisan 1204'te haçlılar ve Venedikliler bir kez daha Konstantinopolis'e saldırdı. Varegler cesurca savaştı, ancak 11 Nisan'da şehir kapısından birinin açılmasının ardından haçlılar içeri daldı. 12 Nisan'da imparator kaçtı ve Bizanslılar silahlarını bırakmak zorunda kaldı. Savunacak meşru bir hükümdarı olmayan Varegler de aynı yolu izleyerek işgalci orduya boyun eğdiler.


Haçlılar, Konstantinopolis'i üç gün boyunca acımasız bir şekilde yağmaladılar. Ardından şehir Latin imparatorluğu'nun parçası oldu. Geri kalan Bizans liderleri, 1261'de Konstantinopolis'i yeniden ele geçirecek ve Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kuracak olan İznik İmparatorluğu gibi kendi ardıl devletlerini kurdular. Bir Vareg gurubunun İmparator ile birlikte İznik'te görev aldığına dair tarihsel kanıtlar bulunuyor ama zaman içinde Varegler İskandinavya'ya geri dönmeye başladı. Geri dönen Varegler İskandinavya’da Hristiyanlığın yayılmasına büyük katkılarda bulundular ve Bizans'ın en önemli azizi olan Aziz Nicholas adına kiliseler inşa ettiler. Sonraları Noel Baba olarak tanınacak olan Santa Klaus konsepti bu şekilde İskandinavya'ya yayılmış oldu.



Yararlanılan Kaynaklar ve İleri Okuma Linkleri



532 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page